Pazar, Mayıs 27

Alışmak.


Eğitim hayatımın son günleri. İçim ezik ezik, öyle bir buruğum. Biten her şey için bu kadar gözyaşı dökmem akıl işi değil. Sorsan gayet akıllı geçinirim. Değilim ama. Sorsan “kolay kolay alışamam” da derim sana. Lafta kalıyor bazı şeyler. Alışıyorum.

Önceki hayatımda sanırım bir muhabbet kuşuydum. Muhabbet kuşları kafes, yer, sahip vs.. hiçbir konuda değişiklikten hoşlanmazlar. Alıştığı şeylerde değişiklik olursa durgunlaşırlar, üzüntüden ölebilirler hatta yemek yemeyi bırakıp intihar edebilirler. O küçücük akılları bunları alan canlıların yanında sen gel bir de insanoğlunun alışmışlıklarını, özlemlerini düşün. Fazla..

Bir yeri bırakıp başka bir yere gitmek bile beni deliler gibi huzursuz ediyor. Ne sağlıksız. Hadi gittim diyelim bu sefer oraya alışıyorum dönerken asıl özlediğim yere dönüyor olmama sevinemiyorum. Laf sırası geldiğinde de alışmak, bağlanmak zayıfların işi diyorum. Ve ben kıçımın güçlüsü bir insanım. Bilgisayarımı dört senedir format attırmadan kullanıyorum. Sık kullanılanlar silinecek diye, dosyaları yedeklemeyi unuturlar, kurtaramazlar vs.. diye. Bok gibi yavaş işletim sisteminin yerine daha gelişmiş bir sistem yüklerler farklı bir arayüze gözüm nasıl alışır diye.. Hastayım.

Bunlar yine basit şeyler. Mesela odamdaki dolabı sağdan sola geçirdiğimde yeni düzeni en fazla iki gün yadırgarım geçer. Yedi sekiz yıldır cüzdanımda taşıdığım kalp şeklindeki taşı kaybettiğim için bir hafta ağlamıştım, unuttum. On dört yıldır bizle yaşayan kuşumuz yarın bir gün ölecek üç beş ay üzüleceğiz, geçecek. Ama insana alışmak diye bir şey var ki işte o çok fena.

Giderler, ölürler.. İnsan yokluğu çok zor. Yüzü silikleşiyor, anılar eksiliyor, sesi unutuluyor da giderken bıraktığı boşluk öylece kalıyor, kapanmıyor. Unutulmuyor. Sadece yok sayılıyor. Yokluğunu yok saymak. Yoksa ona da mı alışıyoruz? Sıçarım böyle alışkanlığa.

Bu gece de bunlarla güneşi doğduracağız anlaşılan. Canım sağ olsun. Dün neyi düşünürken kaçmıştı uykum? Neyse.. Zaten başını yastığa koyduğu gibi uyuyan insanları hiçbir zaman anlayamadım. Bana göre onlar ya dertsizdir ya da çok gamsız. Dertsizle gamsız aynıymış gibi değil mi? Ama değiller, öğren bunları.

Biraz alkol olsaydı. Ama biraz, az gelir. Bir ayarı var. Düşünemeyecek kadar çok içmek lazım. Bu yatağı kim böyle fıldır fıldır döndürüyor amk diye söylenirken sızacak kadar çok. Az içtinmi afedersin ama sıçtın demektir. Çünkü bu sefer düşünmekte yetmez anlatmak istersin. Bağıra bağıra ağlamak istersin ama tek başına değil. Gece boyunca aklını didik didik kurcalayan soruların cevabını almak istersin. Çok sıkıntılı. Aman telefona dokunayım deme. Git biraz daha içki al. Bu böyle olmayacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder