Cumartesi, Ekim 29

-Mış Gibi Yapmak

Acıyı, kederi yok etmek istercesine inkar ediyoruz kimi zaman.. Bitti diyoruz, artık üzülmek yok iyiyim. Hastalıklı hissiyatları, küf tutmuş anıları, iç buran her şeyi; üstüne bir örtü örtüp tavan arasında çürümeye terk ettiğimiz eski eşyalar-mış gibi varsayıyoruz. Gerçekten şöyle bir bakıldığında her şey yolunda gözüküyor, keyfimiz denk. Üstesinden gel-miş gibiyiz..


Hayat devam ediyor aynı bilindik haliyle, sürekli tekrar eden eylemler silsilesinin oluşturduğu bir kısır döngü misali..


Soran eden olursa hiç düşünmeden “ iyiyim valla n’olsun. ” diyoruz. “İyiyim mi? N’olsun mu?  Daha ne olsun ki aptal, gülmeyi unutmuşsun! O dudaklarındaki emanet tebessüm niye, kime?!” demiyoruz tabi iç sesi de susturmuşuz, iyi iyi güzel..


Arada da kendi kendimizi yokluyoruz “nasılım? iyiyim, hoşum..da sanki bir şey eksik gibi?? yok yea neyim eksik her şeyim tastamam, hımhım evet..”


Korkuları, yalanları, unutmak istenilenleri bir bir belleğimizin en ücra köşelerine gömüyoruz. Bir sürü mezar.. E tabi yine -mış gibi yapmaya devam..
Günlerden bir gün, bir ses yahut bir koku, bir an işte öyle bir an ki hortlatıyor bütün diri diri gömdüklerimizi, bozuyor oyunumuzu. Ağlıyoruz da sanki, evet evet ağlıyoruz.. Ama hani iyiydik, hani üzülmek,ağlamak yoktu artık??  Bir anlığına oyun oynamayı bırakıp kalıyoruz öylece.. Bir şarkının sözleri geliyor aklımıza “ gözyaşlarımızı bitti mi sandın? ” . Bitmediğinin ve bitmeyeceğinin bilmem kaçıncı kez daha farkına varıyoruz.  Sonra mı? Sonra susuyoruz. Yine bildiğimiz senaryo -mışmış da muşmuş gibi. Devam..

Çarşamba, Ekim 26

Sevmek Eskidenmiş Güzelim!

Modern zamanlarda aşk buharlaşıp uçmuş mudur, bu mudur? diye sorarım size. Valla güzelim budur yani, işine gelirse! dediğinizi duyar gibiyim.

Nerde o eski bilmem neler muhabbeti de pek bayar adamı ama değinmeden edemeyeceğim. Evet eski aşklar, sevdalar.. O zamanlar bir başka tezahür ediyormuş aşk, insan bünyesinde. Vuslat nedir bilmeden hicranla yanar tutuşurlarmış da yine de vazgeçemezlermiş sevdalarından. Sevdiklerinin bir bakışı, bir ömür sönmeyecek ateşini düşürmeye yetermiş içlerine. Şimdiki üç beş günlük ayrılıklarla külleniveren aşklara karşın kavuşamadıkça alevlenirmiş hissiyatları. Ayrılık, aşk olurmuş onlara bir nevi..

Pehh gel bir de şimdiki sevmelere bak! Seni seviyorum, senin için ölürümler ağızlara pelesenk olmuş herkes Leyla, herkes Mecnun. Yapma be vallaha mı!? Fırsatını bulan iki dakikada satar ne olduğunu anlamazsın. En küçük zorlukta toz olurlar, avucunu yalarsın. Zaten ne sen onun için ölürsün ne de o seni çok sevmiştir. Olup olacağı iki damla gözyaşı sonra yine vur patlasın çal oynasın.

Eskiler, sevgilerini anlatırken, “pek muhabbetle bağlıydık birbirimize, sevişerek evlendik.” gibi cümleler kurarlar. Ama buradaki “sevişerek” durumu  o zamanlarda sevmenin işteş hali-imiş, sen seversin o sever karşılıklı sevişirsiniz yani.. Selamlaşmak gibi. Lakin şimdilerde hakikaten -sevişerek- evleniyoruz.( hıhı kesin evlendin.) Demem o ki artık aşk dışındaki her şey aşk olarak nitelendirilir halde. Şehvet, ihtiras, ego tatmini, heves ve daha birçok şeyi aşktan bir haber insancıklar, aşk olarak adlandırıyor. Bir anda âşık olunuyor, eller birbirine dokunuyor, aşk dolu cümleler kuruluyor bol keseden, boydan büyük sözler veriliyor. Kısaca ne var ne yok ise pervasızca tüketilip aynı hız ile yollar ayrılıyor. N’olduuuu? Aşk bitti.

Haa gerçekçi duygular besleyebilecek kişilerin nesli tamamen yok mu oldu derseniz bilemem. Ender de olsa mevcut olduklarını düşünmek istiyoruz, hala umudumuz var. Duyan gören varsa bir haber etsin, sevaptır..

Kapanışı birbirlerini eşekler gibi seven modern aşıklara ithaf ettiğim saçmalamasyon bir dörtlükle yapıyorum, aşkla kalın hahayt!

Ellerimle yedirdim bir tabak vişne,
E tabi ardından birazda cilve işve,
Sabahlara kadar sürdü aşna fişne,
Öldük vallahi kişne kişne!

Elimden bir blog çıktı.

Kaç zaman önce niyetlendim blog yazmaya ne siz sorun ne ben söyleyeyim. İşime gelmiyorsa ertelemeyi pek severim. Nitekim yıllardır blogdan bloğa gezdim de ehh ben de bir şeyler yazayım artık demedim. Yok bu tam olmadı demesine dedim aslında, çokta yazdım üstelik ama kimselerle paylaşmadım adam akıllı. Paylaşmayı da severim oysa ki.. Her neyse işte bu gün bu işe girişmem için sağlam bir sebebim olduğunu farkettim, farketmeseydim daha mı iyiydi bilmiyorum. İşime gelmiyorsa bilmiyormuş gibi yapmayı da severim. Iım uzun lafın kısasından kalmamış ama hadi hoş bulalım bakalım..